31 Aralık 2021 tarihli TÜİK rakamlarına göre Türkiye’de 3.337.922 kadın ve 2.503.258 erkek olmak üzere 5.841.180 engelli kişi yaşamaktadır. Buna karşın çalışan engelli sayısı Temmuz 2022 verilerine göre özel ve kamuda çalışanlar olarak 140.632 işçi, 65.662 memur olmak üzere 206.294 kişidir. 729.821 Engelli birey de engelli aylığı almaktadır. Çalışan ve engelli aylığı alan engellilerin toplamı 936.165 kişidir. Resmi verilere göre bile 4.905.015 engelli birey hiçbir temel yaşamsal hakka sahip değildir. Türkiye’de iş gücüne katılım oranı %53 iken engellilerin katılım oranı %22,1’dir. Bu oran kadın engellilerde % 12,5 düzeyindedir. 4857 sayılı yasanın 30. maddesinde ifadesini bulan engelli çalıştırma zorunluluğu kotası %6 olarak düzenlenmelidir. Kamu ve özel sektördeki boş kadrolar derhal doldurulmalıdır. 2022 Sayılı Muhtaçlık yasası gereği engelli aylığı alan bireylere verilen aylık Aralık 2022 itibariyle sadece 1.124 Liradır. Evet yanlış değil 1.124 Lira. Bir engelli birey bu parayla ayda sadece 225 adet ekmek alabiliyor. Bir aylık maaşın tümü ancak 225 kuru ekmek. Engelli aylığı bağlama şartı olarak engelli ailesinin gelir durumu kriteri uygulamasından vaz geçilmelidir. Engelli aylıkları 2022 sayılı muhtaçlık yasasına göre değil, temel bir insan hakkı olarak SGK kapsamında ödenmelidir. Engelli aylıkları asgari ücret seviyesine çıkarılmalıdır. Evde ağır engelli bakımı yapan aile fertlerinin %90 dan fazlasını anneler oluşturmaktadır. Bunlar 8 saat değil 24 saat çocuklarına bakmaktadırlar. Hiçbir sosyal yaşantıları, kendilerine ayıracak zamanları yoktur. Devlet evde bakım yapan anneye sadece 3.336.- Lira bakım aylığı ödemektedir. Evde engelli bakımı kapsamı genişletilerek ihtiyaç sahiplerine cevap verir nitelikte olmalıdır. Evde engelli bakım aylığı bir buçuk asgari ücret düzeyine çıkarılmalıdır. Engelli bakımı yapan bireyler Sosyal Güvenlik Şemsiyesi altına alınmalıdır. Primleri SGK tarafından karşılanmalıdır. Engelli Sağlık Kurulu Raporu uygulamalarında sık sık değiştirilen sistem ve değişik kurumların farklı yöntemlerle yeni rapor talep etmeleri engellileri ağır hak kayıplarına uğratmaktadır. Özellikle nero çeşitli engellilere detaylı tetkik ve ölçme değerlendirme uygulamaları yapılmadan rapor oranları verilmektedir. Her dönem yeni yeni engeli sağlık kurulu raporları talep edilmektedir. Engelli Sağlık Kurulu Raporu verilirken sadece tıbbi değil sosyal ve toplumsal kriterler de göz önünde bulundurulmalıdır. Engelli Sağlık Kurulu Raporları tartışmasız tüm kamu kurumunca dikkate alınmalıdır. Engellilerin zorunlu olarak kullandıkları tıbbi malzemelerden ve ilaçlardan katkı payı alınmamalıdır. Engelli Sağlık Kurulu Raporları her koşulda ücretsiz verilmelidir. 1997 yılında çıkan 572 sayılı KHK ile başlayan ve 2005 yılında çıkan 5378 sayılı yasada bulunan erişilebilirlikle ilgili “Tüm yaşam alanlarının engellilerin erişebilirliğinin sağlanması için planlama, tasarım, inşaat, imalat, ruhsatlandırma ve denetleme süreçlerinde erişilebilirlik standartlarına uygunluk sağlanır. Özel ve kamu toplu taşıma araçlarının engellilerin erişebilirliğine uygun olması zorunludur. Bilgilendirme hizmetleri ile bilgi ve iletişim teknolojisinin engelliler için erişilebilir olması sağlanır” hükmü 26 yıldır büyük ölçüde yerine getirilmemiştir. Hükümet bu konuda üzerine düşeni yapmak yerine bu uygulamayı savsaklayarak sürekli erteleme yoluna gitmektedir. En son 5 Temmuz 2022 tarihli torba yasaya ilgili yasadaki 4 rakamı yerine 8 rakamını konarak 4 yıl daha sürüncemede kalmasına yasal zemin sağlamıştır.
Tüm yaşam alanlarının engellilerin de erişimine uygun hale getirilmesi için gerekli çalışmalar hızlı bir şekilde tamamlanmalıdır. İllerdeki Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Komisyonlarının yetkileri artırılarak etkin ve çalışır duruma getirilmelidir. Engellilerin hayatlarını kolaylaştıracak engellilere özgü araç ve gereçler ortez, protez, tekerlekli sandalye, işitme cihazları ve diğer tıbbi cihazlar ÖTV ve KDV’den muaftır. Engellilerin yaşamını kolaylaştırma amaçlı aldıkları diğer motorlu araçlar da KDV’den muaf tutulmalıdır. Bunların temininde sabit kur uygulamasından vaz geçilmelidir. Engellilerin bu araçlara erişiminin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Türkiye’nin de taraf olduğu ‘Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin 24. maddesiyle, Anayasa’nın 10. ve 42. maddeleriyle güvence altına alınan “Eğitim Hakkı” ülkemizde bütün öğrenciler için ve özellikle de engelli öğrenciler için büyük ölçüde kâğıt üzerinde kalmaktadır. Türkiye % 60 ile AB ülkeleri içinde ilkokuldan sonra engellilerin okulu bırakma oranının en yüksek olduğu ülkedir. Zihinsel, İşitme, görme, ortopedik ve öğrenme güçlüğü çeken diğer nöro-çeşitli engellilerin eğitim hakları sistematik bir şekilde ihlal edilmektedir. İlköğretim düzeyindeki okula giden öğrenciler içerisinde “özel eğitim” kapsamındakilerin oranı %0,3 düzeyindedir. MEB 2022 yılı istatistiklerine göre kaynaştırmada 357 bin 319, özel eğitim okuluna devem eden 60 bin 192, özel eğitim sınıflarında ise 55 bin 175 olmak üzere örgün eğitime devam eden 472 bin 636 engelli öğrenci bulunuyor. Millî Eğitim Bakanlığının bir milyonu aşkın öğretmeni içerisinde özel eğitim öğretmenleri toplam öğretmenlerin sadece %1,4’ünü oluşturmaktadır. Ayrıca özel eğitim öğretmenleri çoğunlukla yeterli “engelli hakları farkındalığı” ve “hak temelli bir yaklaşım” algısından uzaktırlar. Kreş sürecinden başlamak üzere üniversite dönemini de kapsayacak şekilde eğitim materyalleri her engel grubuna özgülenerek hazırlanmalıdır. Tüm engelli çocukların akranlarıyla birlikte eğitime dahil olabilmeleri için nitelikli kaynaştırma eğitim sağlanmalı, eğitimde öğretmen başta olmak üzere insan gücü nitelikli hale getirilmelidir. Eğitim ortamları ortopedik engelli, işitme engelli, görme engelli, serebral palsili ve diğer nero çeşitli engelli çocuklara özgülenmiş olmalıdır. Çocukların bireysel gereksinimleri göz önüne alınarak makul düzenlemelerin yapılması bir zorunluluk olarak kabul edilmelidir. Erişilebilir mekân ve araç düzenlemesi yapılmalıdır. Engelli çocukların hiçbir ayrımcılığa uğramadan eğitim hakkına erişimi adına, BM UNESCO Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Sözleşme, Türkiye tarafından onaylanmalıdır. Ayrıca Ülkemizde sayılarını tam olarak bilmediğimiz on binlerle ifade edilen mülteci ve göçmen engelli bireyler vardır. Bunların önemli bir kesimini çocuklar oluşturmaktadır. Ne yazık ki bunlarla ilgili hiçbir veri elimizde yoktur. Yetkililer engelli STK’larla birlikte mülteci ve göçmen engellilerin temel yaşamsal hakları için devlet olmanın gereğini yerine getirmelidir. (HABER MERKEZİ)
Yorum Yazın